4 Nisan 2009 Cumartesi

Kırmızılar Son Dakikada...


Çok baskılılardı,puan kaybedecekler diye çok strese girdim ama uzatmaların ikinci dakikasında, kendisini pek sevmesemde, Benayoun' un golü ile 1-0 yenebildiler. Az kaldı..Adım adım gidiyor kırmızılar şampiyonluğa...

Wolfsburg:5 - Bayern Munih:1---Edinaldo Grafite ve Elin Dzeko

Wolfsburg-Bayern Münih maçı Bundesliga' da ikinci yarı itibariyle ve Wolfsburg' un çıkışından sonra, güzel olmasını beklediğim bir maçtı.

Bu maçın çok çekişmeli olacağını ve bol gollü olacağını düşünüyordum açıkçası ama böyle bir sonuç beklemiyordum..

İddaa tahminim de üst verip, bu kadar zevkle ve en azından bu maçta doğru tahmin edeceğimden kesin bir şekilde izledim maçı..

İlk yarının sonunda ilk önce Wolfsburg' un afyonu patladı ve hemen arkasından Bayern 1-1 e getirince, bu maç tamam dedim ama tabi Arsenal' e fazla güvenmemek, üst dememek gerektiğini unutmuşum...:)



Bu maçla ilgili olarak, söylemek istediğim daha önemli şey ikik takımın forcet hattıydı...

Grafite ve Dzeko' nun Bundesliga' daki gol sayılarının fazlalığına da bakıldığında zaten gerçekten iyi golcüler olduğu ortaya çıkıyor..

Grafite'nin 2.golü seyir zevki adına şahane bir görüntüydü. Bayern defansını ve kalecisini çalımlara dizerek topuğuyla attığı gol harikaydı.


Dzeko ise maç içerisinde ki koşuları, geriye gelip top alması ve attığı 2. gol deki top kontrolü olağanüstüydü.

Bosna Hersek milli takımının Bundesliga da bu sene parlayan Vedad İbisevic ten sonraki, forvetteki ikinci yıldızı olarak Dzeko Bundesliga'da bugün attığı 2 golle 15 gole ulaştı.



Tecrübeli Grafite ise 2 gol atarak, Bundesliga'nın en çok gol atan oyuncusu oldu ve 20 gole ulaştı.
Wolfsburg ise Hamburg ile beraber şampiyonluk için 3 puanlık bir avantaj yakaladılar..

3 Nisan 2009 Cuma

Defne Samyeli, Aslantepe ve Bir aile

Defne Samyeli' nin eşi Eren Talu için yazdıkları...

Bence okumaya değer...


Kocam ve GS Stadı bir de benden dinleyin

Hayallerinin peşinde koşmak adına risk alan insanlara çok saygı duyarım.
Emin ve sakin sularda olmak pahasına, içgüdülerine, isteklerine gem vurmak bana göre değil.
Yapı itibariyle ben de öyleyim. Risk almaktan çekinmesem, kimin ne diyeceğine çok takılsam, ben, bugünkü ben olmazdım. Haa, 'bugünkü ben' iyidir, kötüdür, doğrudur, değildir, bilemeyeceğim.
Tek bildiğim benim bugünkü Defne'den çok memnun olduğum.
Daha memnun olduğum bir başka şey de, kendime eş olarak müthiş bir adam seçmiş olmam.
Kocam Eren zaten hayran olunacak birisi. İyi kalpli, kimsenin ayağına basmayan, şefkatli ve hassas bir adam.
Bu geçtiğimiz yılda, bu özelliklerine ek olarak, ne kadar 'kahraman' bir yüreği olduğunu da anladım.
Eren, hayallerinin peşinde koştu.
Ve Galatasaray'ın yeni stadının yapımı ihalesine girdi. Daha önce pek çok ihaleye girmişti; ama bunun Eren için önemi vardı:
Çünkü Galatasaray'a stad yapacaktı.



Bilen bilir. Eren'in ailesi beş kuşaktır Galatasaray'lı. Galatasaray Lisesi'nin bahçesinde babasının dedesi Recaizade Mahmut Ekrem'in büstü var.
Sarı kırmızılı takımın Seyrantepe konusundaki makus talihini değiştirmek onun için öyle bir tutku halini aldı ki, bir çok aklı başında kişinin girmeyi bile düşünmediği ihaleye resmen balıklama atladı.
Projeyi ihaleye çıkaran TOKİ'nin Başkanı Erdoğan Bayraktar, bundan birkaç ay önce aynen şöyle dedi:
'Bu işi yapacak bir deli aranıyordu. Bulundu. Eren Bey resmen delilik yaptı.'
Evet, delilikti.
Zira, şartları çok ağırdı.
Önce yaklaşık 200 milyon dolar kadar bir para harcayıp sıfırdan bir stad inşa etmeniz gerekiyordu.
Stad da devletin, arsa da devletin olacaktı.
Ev yapıyor olsanız, bir yandan maketten satarak para bulmanız mümkün. Hiç bir şeyini satamayacağınız, garanti olarak gösteremeyeceğiniz bir stadın inşaatını nasıl finanse edersiniz?
Delilik melilikti; ama gün, başka bir gündü. Başarı adına risk alabilmek için doğru bir gündü. Potansiyel ortaklar ve bu işe finansman sağlamak isteyen bankalar kapıda resmen kuyruktaydı.
Sonra ne olduysa oldu; Türkiye'nin siyasi iklimi değişti. İlk yabancı ortak, dayanamadı gitti.
Bu arada neredeyse Haziran ayı olmuştu; çok değerli bir 6 ay kaybedilmişti. Bürokratik engeller, stad zemininin 'elverişsiz' çıkması yüzünden değişmesi gereken planlar nedeniyle inşaat Haziran'da başlayabildı.
Bu arada yeni ortak arayışları devam etti.
Eren, varını yoğunu ortaya koyarak inşaata devam etti. Galatasaraylılar'a söz vermişti; stadın vaktinde yetişmesi lazımdı.


Dünyayı sarsan ekonomik kriz Türkiye'nin de kapısını çalınca yeni ortak ve finansman bulmak iyice zorlaştı.
Kocam yılmadı; her ihtimali değerlendirdi. Körfez ülkelerini gezdi. Hatta bir süre Dubai'de resmen yaşadı diyebilirim.
Sonunda Abu Dhabi Emiri'nin akrabası Şeyh Nahayan'in şirketini ortak olarak buraya getirdi.
Dertler bitmedi.
Zaten birinci günden itibaren aile olarak bu ihaleyle ilgili başımıza gelenler, Alacakaranlık Kuşağı gibi dizi olur.
Sadece bürokratik, ekonomik engellerden söz etmiyorum.
Bir kaç kere çok ciddi anlamda kasıtlı olarak batma noktasına getirildik.
Son bir buçuk yılda insanoğlunun istediği zaman ne kadar karanlık olabileceğine şahit olduk. Bazı dost bildiklerimizin bizim zor durumda olmamızdan çıkardıkları keyfi gözlemledik. Bazı yeni ve harika arkadaşlar edindik.
Ailemizin ve en yakın dostlarımızın desteğinin ne kadar önemli, ne kadar şükredilesi olduğunu keşfettik.
Bu proje kapsamında öyle şeyler yaşadık ki, Eren kamuoyuyla paylaşılmasına rıza göstermediği takdirde bunlar benimle mezara gidecek.
Kocam, isyan çıkaran işçilere para ödeyebilmek için yine Dubai'de yaşamaya başladığı günlerde, yetişebildiği kadar her ortamda yayınlara katılıp demeç vererek kibarca işin aslını anlatmaya çalıştı.
Anlayan anladı; anlamayan/dinlemeyen anlamadı.
Bunu yaparken, vakitsizlikten uzayan sakalıyla, AKP'ye yaranmaya çalışmakla suçlandı.
Defalarca her şeyimizi kaybetme noktasına geldik.
Eren, bu ortamda kendisinden çok daha büyük şirketler, inşaatlarına çoktan kilit vurmuşken, ortaklar finansmanı kesmiş olmasna rağmen çözüm üretti; inşaatı sürdürdü.
Ne zaman ki işçiler,-yönlendirildiklerini sonra gelip bize itiraf ettiler- onu zor durumda bırakmak için inşaatta iyice taşkınlık yapar hale geldiler ve de GS bayrağını indirdiler; o zaman o inşaatı artık terketmeleri gerekti.
Şimdi, her şey yolunda gibi.



Yola devam yani. Bu hafta yeniden betonlar dökülmeye başlandı.
Galatasarylılar, stadlarına kavuşacak.
Yeni bir problem çıkabilir mi? Elbette, hiç bir şeyin garantisi yok hayatta.
Ama bilin ki, bazen hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi olmuyor.
Çok değerli bulduğum, sevdiğim bir insanın, inandığı iş için kahramanca çarpışırken haketmediği ithamlarla karşı karşıya kalması sonucu, bu yazıyı yazayım dedim de, tarihe bir not düşelim.
Geçen haftaki yazımda demiştim: Allah, kınayanın başına böyle ihale versin.
Geri alıyorum, vermesin.
En azından herkese.
Bir aile olarak herkes bizim kadar güçlü duramayabilir.
Kıssadan hisse:
İnandıklarımız için yola devam. Kim ne derse desin.

Defne Samyeli

http://www.gunes.com/2009/04/03/yazarlar/yd.html


Bu arada, Eren Talu' nun edebiyatımıza "Araba Sevdası" eseri ile ilk roman örneğini kazandıran, Recaizade Mahmut Ekrem' in torunu olduğunu da yeni öğrenmiş olmakla beraber, ayrıca bir sempati hissetmedim değil kendisine..



Steve Gerard Gerard....

Sonsuza kadar "asla yalnız yürümeyecek"... 2011' e kadar olan sözleşmesini, kaptan, 2 yıl daha uzattı. Beni ihya etti.:)


Steve Gerard, Gerard..He'll pass the ball 40 yards..He's big and he's fucking hard..Steve Gerard, Gerard..



Kendimce...

Bilmemek kayıptır, öğrenmemek ayıptır, bilmeden ve öğrenmeden konuşmak ahmaklıktır...

Unutma, Mevlana niçin SUSKUN demiştir
kendine.

Müstehcen Heykel " Aşk Yağmuru" - Dalgacı Mahmut

Hiç şaşırtmadı nedense bu tarz yeni bir haber.:)

Antalya Kemer ilçesinin MHP li yeni belediye başkanı Mustafa Gül' ün (soyadı benzerliğinden etkilendiğini düşünüyorum şuan) mazbatasını aldıktan sonraki ilk icraatı !! olarak, müstehcen bulduğu "AşkYağmuru Heykeli" ni kaldırdığını okudum..

Normaldir diyorum ve bu tarz şeylerin daha çokca başımıza geleceğini düşünüyorum...

Naçizane bu şiir de bu konuyadır..



Dalgacı Mahmut


İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.

Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem.

Orhan Veli Kanık

Adnan Polat Lincoln'e sert çıkmış..Sizce en çok kimin umrunda olacak !!

Yaşımdan ve zamanında İstanbulda yaşamamamdan dolayı Hagi' li Galatasaray dönemini tribünden izleme şansım olmadı. Fakat o yaşlarda takip ettiğim kadarıyla ve taraftarın Hagi dendiğindeki gözlerinin parıltısıyla ve o derin saygıyı içten içe hissederek, taraftarın o büyük ustaya olan sevigisini biliyorum..

Bildiğim diğer şey de, 4 senedir, Hagi den sonra, tribünlerde seyrettiğim hiç bir Galatasaraylı yabancı futbolcu Lincoln kadar saygı ve sevgi görmedi..Taraftarın son yıllarda derin bir sevgiyle kucakladığı ki bunlara ben dahildim, hiç bir yabancı transfer gelemedi.




Maçlardan önce ve sonra tamamen Lincoln üzerine olan bir çok show lar gerçekleşti. Lincoln' ün gösterdiği bazı çirkin davranışlar bile onun için sempatik görüldü (Fenerbahceli Volkan la girdiği diyalog en basitidir).

Tüm bunlara rağmen Lincoln bize ne kattı. Taraftarın sevgisine ne ekledi.



Bütün bu olanlara rağmen, bana göredir ki hiç bir futbolcu da Galatasaray tribünlerinin sevgisini bu kadar küçük görmedi, yüreğini sahada olanlar için ortaya koyan o binlerce, milyonlarca kişinin sevgisi bu kadar saygısızca heba edilmedi.

Lincoln çok özel ve yetenekli bir futbolcudur, tartışılmaz ama Galatasaray taraftarının bu sevgisiyle kendi kariyerini ve kapasitesini ikiye, üçe katlaması gerekirken,kendisi, maç seçip, takımını oyun içinde yalnız bırakıp, hocasına olan tavrını oyundaki performansına bilinçli olarak yansıtıp taraftarına ihanetle ifade edilebilecek şekilde davranmıştır.



Lincoln benim için de çok özeldi, ama sanırım taraftarın o saygısını şuan da hak etmiyor. Tribünlerin ona gösterdiği sabrı, başka bir çok futbolcu da hak ediyor.

Adnan Polat' ın, Lincoln döndükten sonra, kendisine çıkıştığı, azarladığı çeşitli haber sitelerinde yer alıyor. Böyle bir durum varsa bile ben bunun Lincoln' ün performansına çok fazla etki edeceğine inanmıyorum. Sanıyorum sadece kalan 8 haftayı geçirip, parasını almaya bakacaktır, yada en azından daha fazla ceza yeme durumuna düşmek istemeyecektir. Sonrasında ise arkasına bakmadan gideceğini düşünüyorum.




Umarım bu düşüncelerim beni yanıltır diye de eklemek istiyorum.Umarım, Lincoln benim gibi düşünen bir çok Galatasaraylının sevgi ve saygısını tekrar kazanır.

Lakin, gitmek isteyene ve heleki kendini Galatasaray' dan daha büyük görene, Florya' nın kapılarının açık olduğu sürekli söylenmektedir.

Neyse ki, Kewell var..

.

Cras Basket Taranto 67 - Galatasaray 55

Galatasaray 'ın kızları, FIBA Eurocup final ilk maçında İtalyan ekibi Cras Basket Taranto ile karşılaştı ve sahadan 67-55 yenilgiyle ayrıldılar.

Özellikle ilk periyot çok dengeli geçmesine rağmen, pota atışlarında Taranto' nun isabet oranı düşüktü.





Taranto' nun kaçırdığı sayılar sonrasında Galatasaray' ın bayanları savunma ribaundlarını kazanarak, karşı ataklarla sayıyı dengede tutmayı başardılar.

Taranto takımının pota altı organizasyonları ve rotasyonu oldukça iyi olmasına rağmen ilk periyod 16-16 sona erdi..

2. periyodda Galatasaray takımında Işıl, Agustine ve Sophia Young un etkili oyunu sayı üstünlüğünü Galatasaray lehine çevirmesine rağmen, dengeli oyun farkın Galatasaray lehine açılmasını önledi.




Ayrıca, takımımızın 2.periyod sonuna kritik 3 sayılarla girmesi, bir deplasman takımı için olumlu taraflardandı.

İlk yarı 29-37 Galatsaray üstünlüğüyle kapandı ve bu bölüme kadar üstün gözüken ise bizim bayanlarımızdı. Fakat yine de Taranto takımının, kaybedilen hücüm ve savunma ribaundlarına rağmen oyun disiplininden kopmadığı açık bir şekilde gözüktü.



3.periyoda Taranto takımı hızlı girp aradaki faarkı oldukça kapadı ama Esra'nın bulduğu 3lük ve sayılarla Galatasaray biraz kendini toparlamaya çalıştı.

Son periyodda ise farkın kapanıp, Taranto'nun öne geçtiği dakikalardı. Bu bölümde özellikle Galatasaray' ın oyuncularının atışlarında yüksek orandaki isabetsizlik oranı moral olarak üstünlüğü de Tarantoya getirdi.

Son iki periyotta 9' ar isabetli atışa rağmen özellikle Taranto'nun son periyotta attığı 25 sayı Galatasaray için kaçınılmaz mağlubiyeti hazırladı.

Taranto ikinci periyot sonunda 8 sayı geriden gelip 12 sayı farkla tamamlaması, oyun disiplinine ne kadar bağlı kaldıklarının diğer bir smout göstergesiydi sanırım..

Türk takımlarının önde götürüp geriye düşme durumu kronikleşen bir durum olmaması için dua etmeye başlayacağım.

Türk milleti olarak, Avrupa Şampiyonasındaki o kritik dönüşlerin bir diyetini mi ödüyoruz diye düşünmüyor değilim.


Galatasaray'daki isabet oranının son bölümde çok düşmesi, Maria Kress' in etkisiz oyunu ve 17 top kaybıyla, Galatasaray takımının ortalama top kayıbından fazla top kaybı yapılması, yorgunluğunda etkisiyle morallerin bozulmasına yol açtı ve bir bakıma mağlubiyeti son bölümde hazırlayan bir durum ortaya çıktı.

Bir önceki turda Galatasaray' ın bayanları, büyük farkla rövanş maçına çıkıp etkili oyunla, turu geçmeyi başarmışlardı.. Yine aynısı olurmu bilmem ama en azından bizim beklentilerimiz bu yönde olacaktır..

Galatasaray' ın eski bayan basketbol takımı günlerine yavaş yavaş yaklaştığı bu dönemde, bir Türk takımı olarak FIBA Avrupa Şampiyonu olan ilk Türk takımı olması gerçekten çok büyük bir başarıyı ortaya çıkaracaktır.



Aynı zamanda bu, Türk basketboluna da bir ivme kazandıracak bir sonuç olması muhtemeldir.

Taranto takımının taraftarlarının bu akşam gösterdiği performansın daha üstününü Galatasaray taraftarlarının da 9 Nisan akşamı Ayhan Şahenk te göstereceğinden şüphem yok..

Ben de bir Galatasaraylı olarak, oradaki yerimi kesinlikle alacağım.


Şimdiden bayanlarımıza büyük içtenlikle başarılar diliyorum ve Avrupa Şampiyonu olacaklarına olan inancımı perçinleyerek 9 Nisanı sabırsızlıkla bekliyorum.

Oradaydım demek için...







2 Nisan 2009 Perşembe

Geldiğin Gün

Özlem benimle birlikte bekliyor burada
Şikayetim de yok zaten
Seviyorum seni özlemeyi...
Bilir misin..
Geldiğin gün
Sarmaşıklar pencereden sarkacak
Selamlayacaklar seni
Çocuklar daha bir sevinçle oynayacak oyunlarını
Bütün düşleri gerçek olacak,
Balık ekmek yiyenler
Lezzetine şaşıracak yediklerinin,
Çaylar daha demli olacak,
Her kahve falı çıkacak,
Ve İstanbul'da kimse ölmeyecek
Geldiğin gün
Benim dirilişim olacak.....

ümit uğurlu

Leyla, Rüya ve Dünya Kupası Elemelerinde Türkiye

Bu akşam rüyamda Leyla' yı gördüm
Derdini ağlarken yanan bir muma;
İpek saçlarını elimle ördüm,
Ve bir kemend gibi taktım boynuma
Bu akşam rüyamda Leyla' yı gördüm.

Leyla...Ela gözlü bir çöl ahusu
Saçları bahtından daha siyahtır.
Kurmuş diye sevda yolunda pusu
döktüğü gözyaşı, çekdiği ahdır.
Leyla...Ela gözlü bir çöl ahusu.

Ahmet Hamdi Tanpınar

İspanya maçından önce Salı günü yapılan bir basın toplantısında, bir gazetecinin, futbolculara yönelttiği 'İspanya'yı yenmek rüya mı ve rüyalarınızda ne görüyorsunuz' sorusuna Arda' nın esprili bir yanıtı vardı..oldukça tartışılmıştıve İspanya' yı yenmek rüya değil demişti..

Rüya lafı geçince, hep Ahmet Hamdi Tanpınar' ın Leyla şiiri aklıma gelir. "Saçları bahtından daha siyahtır" dizesi Türk milli takımının şuanki durumuna ne kadar da uyar diye düşünüyorum..

İspanya' yı yenmek rüya değildi belki ama gruptan çıkmak, Tanpınar' ın şiirindeki "Derdini ağlarken yanan bir muma" Leyla olmasın ümit ediyorum..

Türkiye: 1 - İspanya: 2 ...Amansızlar..


Avrupa Şampiyonasından sonra aslında, İspanya ile oynayacağımız maçı büyük bir heyecanla beklerken, hatta Türkiye' deki maçta bütün o yıldızları yeşil çimin üzerinde görmenin hayaliyle gün sayarken, bütün beklentilerimi havada bırakan iki maçla geçti, gitti yıldız geçidi..

Türkiye: Volkan Demirel, Gökhan Gönül , Hakan Balta, Emre Aşık,İbrahim Üzülmez, Tuncay Şanlı, Mehmet Aurelio, Emre Belözoğlu, Arda Turan (Dk. 88 Nuri Şahin) , Nihat Kahveci (dk. 77 Batuhan Karadeniz) Semih Şentürk (Dk. Sabri Sarıoğlu)

İspanya: Iker Casillas, Sergio Ramos, Gerard Pique, Carlos Marchena, Joan Capdevila, Marcos Senna (Dk. 67 Cazorla), Albert Riera,David Silva (Dk. 74 Busquets), Xabi Alonso, Xavi Hernandez, Fernando Torres (Dk. 86 Güiza)

Goller: Dk. 26 Semih (Türkiye), Dk. 62 Xabi Alonso, Dk. 90+2 Riera (İspanya)


İlk maçla aynı kadroda çıkmamız, özellikle Ayhan'ı 11 dahi beklerken ilk 18 de dahi olmaması çok şaşırtıcıydı kendi adıma..

Nihat'ın ilk maçtan sonra yedek kalıp, forvetin Tuncay, Semih olacağını düşünürken, 11' de Nihat ın olması, ilerleyen dakikalarda beni daha da benden etmiştir.



Arda' dan gerçekten bir patlama bekliyordum ve öylede oldu. Çok şık hareketler ve yerinde paslarla gerçekten de etkili oldu ve tribünleri zaman zaman coşturdu.. 1-1 iken oyundan önce Arda' nın, sonra Semih' in çıkarılması da sanırım Fatih Terim' in beraberlik düşüncesiydi..

Guiza' nın ise, İspanya' nın galibiyet golünün pasını vermesi, sanırım oldukça dramatikti. Neyseki tribünde olan Aragones, artık Guiza' yı tekrar 11 de oynatacaktır ve bu da Şampiyonluk yarışındaki Fenerbahçe nin rakip taraftarlarının yüreğine su serpecektir.:)

Ali Sami Yen stadına gelince, üst üste oynanan iki uluslararası maçı galibiyetten mağlup bitirmek biraz düşündürüyor beni nedense..Önce Galatasaray' ın Hamburg hezimeti, şimdi de Türkiye'nin galip durumdan mağlup olması..Bu stad cehennem değilmiydi ki..Sanırım Avrupalılar artık Türk Takımlarıyla oynanacak maçlar için Ali Sami Yen i özellikle isteyeceklerdir





Sanırım bu maçlada asıl rakibimiz Bosna karşısında oldukça zorlanacağız gruptan çıkmak için..Umarım, 2010 yılında, Afrika' da kendi yıldızlarımızı seyredebiliriz..

Bir Soru?

Kaç kitap okuyunca alim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan? Kaç olunca çok, kaçta kalınca azdı rakamlar?

30 Mart 2009 Pazartesi

Amatör bir PAİNT çalışması


Bu resim, buradaki bayan karakter tarafından paint ile hazırlandı. Paintte bunu yapmak oldukça uğraşı gerektirir ki, grafik deneyimi olmayan biri tarafından yapılması daha da bir takdire şayandır benim açımdan..Amma işte Aşk bu..E tabi benim açımdan değeri de bir başkadır hani..:)